BANA SORAN OLDU MU?
“ Dünya bir imtihan salonudur. İnsan ise
sınanmaktadır, diyorsunuz. ALLAH bana
sormadan karar vermiş ve beni yaratmış. Belki de ben , var olmak
istemeyecektim... Buna ne dersin ?”
“ Önce bir soru sormak istiyorum ..
ALLAH’a inanıyor musun?”
“İnanmıyorum!”
“ Öyle ise bu soruyu sormaya hakkın yok.”
“Neden?”
“ Çünkü iman etmeyen bir kimse inanmadığı
birinin kendisini dünyaya getirdiğine ve imtihan ettiğine de inanmaz ,
inanmamalı. Mantık bunu gerektirir. Aksi halde çelişkiye düşmüş olur. Sana
doğrudan sual konusunu anlatmaya çalışmak abesle iştigaldir. Önce ALLAH’a iman
meselesini konuşmamız gerekir. Kabul edersin veya etmezsin, bu sana kalmış.”
“ Ya, ALLAH’a ve onun beni imtihan için
yarattığına inanıyor, ama yinede bu soruyu soruyorsam?...”
“ O zaman bu sorudan yaratıcının hükmüne
razı olmamak gibi bir isyan manası çıkar.”
“ Evet, diyelim ki ben inananlardanım ,
ama yinede soruyorum. Bana niçin var olmak istiyor musun diye sorulmadı?”
“ Sana bu soru sorulamazdı, çünkü henüz
sen yoktun. Olmayan birine soru sorulamaz. Yok olan var olamaz ki soru
sorulabilsin. Yokluktakinin ne aklı vardır anlayacak, ne duyguları vardır
hissedecek , ne de dili vardır söyleyecek.”
“ Soru sormak için yaratabilirdi...”
“ Evet, yaratabilirdi ve sen var olurdun.
O zaman , yaratmış olduğu bir varlığa , “ Seni yaratmamı ister misin “diye
sormanın hiçbir anlamı olmazdı. Zaten yaratmış ve sende var olmuşsun, niçin
sorsun , bu aşamadan sonra sormanın ne anlamı olur.”
“Benim fikrimi almadan var etmesi haksızlık
değil mi?”
“ Sen yoktun ki hakkın var olabilsin.
Olmayan birinin hakkı da olamaz. Düşünsene sen ancak var olduktan sonra “ sen”
oldun da “ benim hakkım diyebiliyorsun. Kaldı ki var olmak en büyük
nimetlerdendir. Bunu niçin anlamak istemiyorsun’ Bütün iyilikler ve güzellikler
varlıktan gelir. Bütün çirkinlikler ve kötülükler yokluktandır. Zenginlik
varlıktır, fakirlik yokluk; malı olmayana fakir denir, olana değil. Sıhhat
varlıktır, hastalık yokluk, yani sıhhatin yokluğu. Afiyet varlıktandır, musibet
yokluktan, yani afiyetin yokluğundan. Bu örnekleri uzatmak mümkün...”
“ Bana imtihan sonunda cehenneme
gideceğim söylenseydi, ben hemen o anda yok olmak isterdim...”
“ Sana cehenneme gideceğin söylenemezdi,
çünkü bu durumda imtihanın anlamı kalmazdı. Sınıfta kalacağını kesin bilen bir
öğrenci sınava bile girmek istemez. Nitekim şimdi de hiç kimse cennete mi ,
cehenneme mi gideceğini bilmiyor.
Seni dünyaya gelişine pişman eden ne.
Sahip oldukların mı? Başına gelen belalar , musibetler ve hastalıklar mı.
Bunların hepsi gelip geçicidir. Böyle olmasa bile dünya hayatı sayılı günlerden
ibaret olduğu için , ondaki kötü hallerde geçip gidecektir. Hem de bu dünyada
iyilikler asıl, kötülükler ve çirkinlikler ayrıntıdır. Niçin hep yok olanlara ,
sana gelen kötülüklere ve çirkinliklere bakıp duruyorsun, birde sahip olduğun
güzelliklere bak. Varlık , hayat, insanlık gibi büyük nimetleri tattın. Gerçi
sahip olmadığın güzellikler de var, bir de senin olanlara baksana!
Şunu da düşün ki, sana gelen ve hoşuna
gitmeyen haller senin itirazınla yok olacak değiller. Bu isyanınla yok olacak
bir tek şey var, oda senin imanındır. Yani sana ebedi saadet kapısını açacak
olan anahtarın.
Seni isyana ve itiraza sevk eden
sebeplerden biri de şu; Günahlara dalmışsın, bu dünyada ilahi emirlere tabi
olmak istemiyorsun, nefsinin arzuları peşinde koşmak istiyorsun, ama cehennem
azabından da korkuyor, onu her fırsatta hatırlıyor, acı çekiyorsun.
ALLAH
ile savaşacağına nefsinle savaş, onu
ıslah etmeye çalış. Tövbe kapısı her zaman açık, oradan girmeye ne mani var?
Tövbe suyuyla yıkanda temizlerden ol, günahlarla zaten kirlenmişsin , birde
isyana bulaşıp iyice kararma! Evet bu dünyaya isteyerek gelmedin , isteyerekte
gitmeyeceksin. Getiren getirmiş götüren götürüyor. Gitmek istemeyince burada
kalacak değilsin. Şu halde seni yaratanın iradesine tabi ol. İman et ve
rahatla. Başka çıkış yolun yok , tek gerçek bu anlıyor musun?! “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder