GARCİA'YA
MEKTUP
Garcia'ya
Götürülecek Mektup'un günümüzde hatırlanmasında çok ama, çok yarar var.
*
* *
1904
Rus-Japon harbinden önceydi. Amerikan gazetelerinin birinde "Garcia'ya
Götürülecek Mektup" başlıklı bir yazı çıktı. Yazan tanınmamış bir
muhabirdi. Fakat bu kısa yazının anlattığı gerçekler, yüzlerce kitapla
anlatılanlardan daha derin, daha özlü idi. Yazı tesadüfen Çarlık Rusya'sının
Demiryolları Nazırı'nın eline geçti. Nazır, bütün memurlarının bu yazının
kopyasını yanlarında taşımasını sağladı. O sırada Rus-Japon savaşı başladı.
Japonlar esir ettikleri Rus Demiryolları mensuplarının hepsini üzerinde bu
yazıyı görerek meraka düştüler. Japon Maarif Nezareti bu yazıyı inceledikten
sonra birer nüshasının bütün Japon yurttaşlarının okuyup yanlarında taşımalarım
emretti. Bu yazı, şimdi Birleşik Amerika'da bütün kara ve deniz kuvvetleri
mensuplarına ve izcilere verilmektedir. Bu bir gelenek olmuştur.
*
Amerika Kurtuluş Savaşı'nın bir safhasında
İspanya Sömürge Ordusu'nu tecrit edebilmek için Kübalı General Garcia'nın
ordusuna talimat göndermek icabetti. Cumhurbaşkanı Mc Kinley, General Garcia'ya
bir mektup yazdı. Mektubun süratle yerine ulaşması gerekiyordu. Başkomutanlık
karargahında Garcia hakkında bilgi yoktu, neredeydi, nasıl gidilirdi, hepsi
meçhuldü.
Mektubu götürmeye Teğmen Rowan
görevlendirildi. Teğmen Rowan mektubu aldı, torbasına koydu, gitti, döndü,
tekmilini verdi. Garcia talimata uyacaktı.
Teğmen Rowan mektubu alınca:
"Bu Garcia da kimdir? Nerede bulunuyor?
Oraya nasıl gidilir? Atla mı, trenle mi? Harcırahımı kim verecek? Arkadaşım
Thomas ata daha iyi biner, onu gönderirseniz olmaz mıydı? Eşim biraz rahatsız,
hem bu hafta izin sırasındaydım" demedi.
Benim burada anlatmak istediğim, Teğmen
Rovvan'ın dört gün sonra Küba kıyılarına ulaşmasının, ormanlara dalarak üç
haftalık bir seyahati yaya olarak tamamlamasının, dağlarda ve ormanlarda
Garcia'yı bulmasının hikayesi değildir. Burada anlatmak istediğim husus, bu
adamın kişiliğinin her okula örnek insan modeli olarak tanıtılmasının
gerekliliğidir. Dünyanın her yerinde. Allah'ın her günü, milyonlarca
yöneticinin Garcia'ya gönderecek mektubu vardır. Öte yandan, gençlerin muhtaç
oldukları bilgiler sadece bir dizi teoriler değildir. Kendilerinden istenen
vazifeleri kendi iradeleri ile sonuçlandırma idrakine ve eğitimine de sahip
olmalarıdır. Bugün en çok muhtaç olduğumuz budur.
Hizmette fertlerin ilgisizliği ve
bilgisizliği, toplumları ve örgütleri felç eder. Hizmetin çarkı dönerken,
çarkın her dişlisinin her defasında yeni baştan bilenmesi için zaman yoktur.
Yeniden eğitim yapmak gerekir. Öte yandan hizmet devamlı akmaktadır ve sürekli
işlerlik içinde olmak zorundadır. Çarkın bir dişi kendi işini hiçbir nedenle
durdurmaya yetkili değildir. Bu takdirde hizmet durur.
Bir defasında her yönetici gibi öylesine meşgul
iken odama giren bir memur bana:
"Efendim, siz birlikte çalıştığım
arkadaşlarımdan birini bir derece terfi ettirdiniz... Yaş ve kıdem bakımından
aramızda hiç bir fark yok, öğrenimimiz de aynı. O benden daha yakışıklı da
değil. Böyle olduğu halde beni hala terfi ettirmiyorsunuz?" dedi.
Ben ise dalgınlık halinde mırıldandım.
"Sokakta gürültü var. Duyuyor musunuz?
Nedir acaba?"
"- Gidip sorayım efendim" diye
memur can sıkıntısı ile cevap verdi.
Biraz sonra döndü:
"- Bir arabaymış efendim..."
"- Yükü neymiş?" diye sordum.
"- Gidip bakayım efendim..."
Biraz sonra döndü:
"- Arabanın yükü bir sürü çuval
efendim."
"- Çuvallarda ne varmış?"
"- Gidip bakayım efendim."
Biraz sonra döndü.
"- Çuvallarda çimento varmış
efendim..."
"- Nereye gidiyormuş bu araba?"
"- Gidip bakayım efendim."
Biraz sonra dönüp cevap verdi:
"- X ve Y inşaat sirkelinin merkez
şantiyesine gidiyormuş efendim..."
"- Çok güzel" dedim, "Şimdi
bana terfi eden arkadaşınızı çağırır mısınız lütfen? Hani haksız yere terfi
eden arkadaşınızı."
Beriki geldi. Ben mırıldandım:
"- Sokakta birtakım gürültüler oluyor
nedir acaba?"
"-Gidip bakayım efendim."
Döndüğü zaman şöyle cevap verdi:
"- Kırk çuval Portland Çimentosu yüklü
araba. Çimentoların menşei New Orleans. X ve Y inşaat sirkelinin merkez
şantiyesine gidiyormuş. Uluslararası ulaşıma ait bir kamyon çuvallarını
istasyondan almış. Çuvallardan biri yarı yolda patladığı için şimdi bunun
yerini değiştirmeye çalışıyorlar."
Klemanso'nun meşhur sözü ne kadar güzel:
"Bakanlık geç gelenlerle erken gidenlerin karşılaştığı yerdir."
demiş. Bakanlığı süresince de garip vakalara şahit olmuş ki, birçok vecize
değerinde de sözler söylemiş.
1906 yılında bir gün aklına esmiş, emrindeki
memurların durumunu şöyle bir yakından görmek istemiş. Odalardan birine girmiş,
kimse yok. ikincisine girmiş, bomboş. Üçüncü odada bir memur varmış, o da
uyuyormuş.
Yanında bulunan daire müdürüne dönmüş:
"- Sakın uyandırmayın, yoksa o da çekip
gider."
İşte böyle, uzun söze ve uzun izaha
benim de sizin de vaktiniz yoktur. İnsanlığın Garcia'ya mektup götürecek
teğmenlere ihtiyacı çoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder