6 Aralık 2014 Cumartesi

Anlamlı Öyküler , En Büyük Armağan

EN BÜYÜK ARMAĞAN

                  Büyük harap evin önündeki tabelada, Dr. Jeseph H. Walton'a
            "Joe Amca" derlerdi. Joe Amca da Watertown'lular gibi sakin ve iyi
            kalpli bir adamdı. Watertown'lu çocukların hemen hepsini dünyaya
            getiren ve onları hastalıklarında iyileştiren Joe Amca idi.
                  1945 yılının sonlarına doğru şehre bir doktorun geleceğini
            haber aldık. Yeni doktor Watertown'da bir ev kiralamış ve birinci
            katını modern bir muayenehane haline sokmuştu. Tıbbiyeden yeni mezun
            olmuş olan Dr. Kent; Watertown'a gelince, Joe Amca onu, evi hazır
            oluncaya kadar oturacağı otelde ziyaret etti. Ben o sırada otelin
            koridorunda idim, onların konuşmalarına kulak misafiri oldum. Donal
            Kent kısa boylu, zayıf ve sarışın bir adamdı. Yaşlı meslektaşını
            gülümseyerek karşıladı. Kendini Joe Walton diye tanıtan Joe Amcanın
            elini sıktıktan sonra: "Nasılsınız, doktor? Beni ziyarete gelişinize
            çok müteşekkirim" dedi.

                  Joe Amca: "Size bir merhaba demeye geldim" dedi. "Bu şehrin,
            sizin gibi yeni fikirler getiren parlak bir genç doktora ihtiyacı
            vardı. Bir dileğiniz olursa, size yardıma hazırım."

                  Dr. Kent'in, Watertown'da çok çabuk tutunduğunu gördüm. Hele
            genç Watertown'lular, onun soğukkanlılığına ve bilgiçliğine
            hayrandılar. Genç Dr. Kent'in yanında Joe Amca, doktordan başka her
            şeye benziyordu. Biz Joe Amca'ya bağlı olduğumuz için, Dr. Kent'e
            düşman bir tavır takınmaya hazırdık. Ama Joe Amca böyle davranmamıza
            hiç razı değildi. Dr. Kent'i en çok öven o idi. "Çocuk, çok iyi bir
            doktor, doğrusu" diyordu. "Tıp kitaplarını ezbere biliyor; her gün
            de yeni bir şey öğreniyor. Operatörlüğü de çok ustalıklı..."
                  İki doktorun hastalarıyla konuşmaları, aralarındaki farkı
            açıkça belli ediyordu. Dr. Kent, hastaların şikayetlerini sessizce
            dinliyor, bir deftere not ediyor, sonra birkaç kelime ile teşhisini
            bildiriyordu. Halbuki Joe Amca hastalarını ilgiyle dinler sonra
            yavaşça mesela: "Hiçbir şeyin yok. Yalnız biraz karnın ağrıyor.
            Hepsi o kadar..." derdi. Aralarındaki fark bu kadar da kalmıyordu.
            Dr. Kent, hastalara çocuk muamelesi yapılmasının yanlış olduğuna
            inanıyordu. Bu yüzden hastalarına, çok acele bir bakım gerektiren
            olaylar dışında, geceleyin çağırılmak istemediğini söylemekten
            çekinmemişti. Joe Amcaya da bu bahsi açmıştı. Joe Amcanın: "Oğlum bu
            şehrin halkı senin usulüne pek alışık değildir. Onlara uysan, olmaz
            mı?" demesi üzerine: "Doktor, insanı gece yarısı saat 3'te çağıran
            hastaların yüzde 99'unun durumunun hiç de acele olmadığını, siz de
            bilirsiniz" demişti. "Olur olmaz saatlerde sabaha kadar
            bekleyebilecek hastalara koşarak kendimi bitiremem. Hastalarımın
            esiri olmak niyetinde değilim."

                  Bunun üzerine Joe Amca, Dr. Kent'e şu teklifte bulundu:
                  "Oğlum, senin bakabileceğin çok hastan var. Seni geceleyin
            çağıran hastalara gitmek istemiyorsan, senin yerine ben giderim."
                  Dr. Kent, Joe Amcayı yormak istemediği bahanesiyle bu teklifi
            önce kabul etmediyse de sonunda razı oldu. Watertown halkı da bu
            anlaşmaya alıştı. Dr. Kent'in hastaları, geceleyin doktor çağırmak
            gerekince, Dr. Kent'in yerine, Joe Amca'yı çağırmayı öğrendiler.
                  Her gece Joe Amca'nın eski otomobilinin Watertown'un
            sokaklarında gürültüyle geçtiğini duyardım. Joe Amca, geceleyin
            ziyaret ettiği hastaların durumunu Dr. Kent'e anlatırdı. Bunun
            üzerine Dr. Kent kızar ve Joe Amcaya: "Kendi kendinizi
            öldürüyorsunuz, doktor. Birinin çocuğu ağladı diye şehir dışına
            çıkmaya, çocuklarının erken doğacağını sandıkları için
            Masterson'ları bir gecede beş defa ziyaret etmeye lüzum var mı?"
            diye bağırırdı.
                  Ama Joe Amca sadece gülümsemekle yetinir ve başka türlü
            göremeyeceği Watertown'luları ziyaret etmekten zevk duyduğunu
            söylerdi.
                  Zamanla Watertown'lular Dr. Kent'e saygı duymayı öğrendilerse
            de Joe Amcaya karşı duydukları sevgi kuvvetlendi. Ama ben, Joe
            Amcanın çabucak yaşlandığını görüyordum. Saçları ağarmış, omuzları
            çökmüştü. Yeni bir otomobil alacak kadar parası olmayışı da pek
            yazıktı...

                  Geçen bahar Watertown'un dolayında feci bir kaza oldu. Okul
            çocukları ile dolu bir otobüs devrilmiş, 4 çocuk ölmüş, 15 çocuk da
            ağır yaralanmıştı. Kaza haberi şehirde çabucak yayıldığından, bütün
            Watertown'lular yardıma hazırlandılar. Joe Amca da kurtarıcıların en
            önünde yer almıştı. Ama bu gecenin asıl kahramanı Dr. Kent oldu.
            Soğukkanlı ve becerikli doktor, evini bir hastane haline soktu.
            Hükümet merkezinden üç hastabakıcı, bir doktor, yardımcısı ve epeyce
            ilaç ve malzeme gönderilmişti. Dr. Kent, kazadan sonraki 24 saat
            içinde mucizeler yarattı. Biraz dinlenmesi için yapılan teklifleri
            reddediyordu. Arada sırada biraz acı kahve ve birkaç lokma yemek
            yiyerek ameliyatlarına devam ediyordu. Joe Amcaya bakılırsa; Dr.
            Kent'in usta eli olmasaydı, en az 8 çocuk daha ölecekti.
                  Watertown matemden kurtulunca Dr. Kent'i bir kahraman olarak
            alkışladı. Halk ona hala ısınamamış olmakla beraber, ona bir mabut
            gibi tapıyordu. Watertown'un ticaret odası her yıl, şehrin en
            takdire değen adamına gümüş bir kupa hediye eder... O yıl Dr.
            Kent'in Watertown kahramanı olmasına karar verildi.
                  Merasim günü şehrin merasim salonu hıncahınç dolmuştu. Dr.
            Kent, her zamanki gibi soğukkanlı görünüyordu. Belediye Başkanı
            kendisine kupayı uzatınca Dr. Kent önce teşekkür etti, sonra
            sahnenin kenarına doğru yürüyerek halkı susmasını işaret etti. Sonra
            söze başladı. O, hala soğukkanlı görünmesine rağmen, halinde o
            zamana kadar görmediğim bir değişiklik vardı. Dr. Kent ciddi bir
            sesle şunları söyledi:

                  "Beni şehrin kahramanı olarak alkışlamanıza çok teşekkür
            ederim. Ama otobüs kazası esnasındaki hareketlerimin sandığınız
            kadar takdire değer olmadığını söylemek isterim. Her doktor,
            fevkalade bir olayın çıkışında hazır bulunmayı ve bilgisini
            göstermeyi ister. Bu yüzden o akşam ben sadece gücümün içinde olan
            şeyleri yaparak ustalığımı gösterdim. Tevazu göstermiyorum. Size
            sadece kazadan sonraki günlerde düşüne düşüne vardığım neticeyi
            anlatmak istiyorum."
                  Burada Dr. Kent durarak aşağıda ön sırada oturan Joe Amcaya
            baktı, sonra devam etti: "Büyük bir kaza ancak birkaç yılda bir
            olur. Bu kaza sırasında ustalık göstermek doktorluğun asıl manası
            değildir. Son yıllarda doktorluğun ve cerrahinin en ilginç alanları
            ile uğraştığımı biliyorsunuz. Ben bu süre içinde doktorluğun can
            sıkıcı taraflarından kaçtım."
                  "Benden çok yaşlı olan Dr. Walton, kabul etmek istemediğim
            hastaların ziyaretlerini üzerine aldı. Önce paraya ihtiyacı olduğunu
            sandım. Yanılmışım. Dr. Walton, benim hastalarımın hiç birinden beş
            para bile kabul etmedi.

                  O, Watertown'lulara tedaviden daha kıymetli bir şey, yani
            güven duygusu verdi. Bu, kalbi insan sevgisi ile dolu olan bir
            kimsenin yapacağı iştir. O da bütün büyük adamlar gibi, bu
            meziyetini ileri sürecek yerde tevazu gösteriyordu. Ben, doktorluğun
            yüksek manasını Dr. Walton'dan öğrendim. Dr. Walton'un bütün
            hayatını, Watertown'lulara bağlamasının yanında, benim bu şehre
            gösterdiğim azıcık hizmet kayde bile değmez. Dr. Walton, hiçbir
            mükafat beklemeden, hayatını, bu yüksek amaca bağlamıştı."
                
  Dr. Kent burada sustu ve cebinden mendilini çıkararak yaşaran
            gözlerini sildi. Sonra sessiz dinleyicilerine döndü ve:
                  "Sizden bir ricam var", dedi. "Bu kupayı, ona layık olan
            biricik Watertown'luya, Dr. Walton'a vermeme izin verin. Ben de onun
            yarısı kadar yüksek bir doktor olmayı isterdim."
                  Alkış tufanı kopmadan önce Dr. Kent sahneden indi ve Dr.
            Walton'a doğru yürüdü. Artık hiç utanmadan ağlıyordu. Kupayı Joe
            Amcaya uzatarak "Bu kupa sizin hakkınızdır. Onu alın, Joe Amca!"

            dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder