AŞK
VE IŞIK
Bir
gece gözümü bir damla uyku tutmadı. Pervanenin mumla konuşmasını dinledim.
Şöyle diyordu pervane, ateşten sevgilisine; 'aşık olan benim, yanmak bana
yakışır. Ağlayıp sızlayan ben olmalıyım. Peki sen niçin ağlıyorsun?'
Mum,
'benim zavallı sevgilim' dedi pervaneye, 'tatlı balımdan ayırdılar beni,
haksızlıkla elimden alınınca Şirin'im, Ferhat gibi ağlayıp sızlamak da bana
yakışır olmuştur.'
Hem
konuşuyor, hem de yanağından ateşten süzülen damlalar dökülüyordu mum:
'Meclisleri
ışıtan nuruma bakma sen, sel gibi içime akan ve beni yakan ateşime bak. Senin
aşkın kuru bir iddiadır. Ne sabır var sende, ne de tahammül. Azıcık bir parıltı
görünce kaçıyorsun. Ben yanıp eriyinceye kadar dikilirim ayakta. Senin sadece
kanadını yakar aşk ateşi. Beni ise baştan ayağa yakmıştır.'
Söz
sultanı Sadi mum gibidir. Görünüşü gösterişli ve parlak, içyüzü ateşli ve
yanıktır. Şemle pervane dertleşirken gece ilerledi, derken peri görünüşlü bir
güzel yaklaştı ve 'püff' diye üfleyip söndürdü onu.
Zavallı
mumun dumanı başından çıkarken, 'aşkın sonu budur' dedi ve canını verdi.
Aşk ölerek kurtulmaktır
geçici dünyadan.
Sevgilisinin eliyle ölenin
mezarına gidip de ağlama.
'Ne
mutluluk!' diye gıpta et, sevdiği onu öldürmeyi öldürerek diriltmeyi kabul
etmiştir, diye düşün.
Eğer
aşıksan bu kemendden kurtulmaya çalışma.
Sadi
gibi korkusuz ve özgür bir aşık ol.
Büyük
denizlere açıl, demiyorum, lakin bir kez açılmışsan tufandan korkma.
(Bostan-
Şeyh Sadi-i Sirazi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder